Hayvan Sömürüsünün İnsan-Hayvan İkiliği Kurularak Meşrulaştırılmasından İnsan-Hayvan İkiliğine Karşı Çıkılarak Meşrulaştırılmasına

Modernist ve hümanist düşünce yalnızca insanların özne olduğu iddiası üzerinden insanın hayvan üzerindeki tahakküm ve sömürüsünü meşrulaştırıyordu. Bugün ise özne olma vasfının sadece insanlara mahsus olmadığı, insan harici hayvanların da özne olduğu ileri sürülüyor ve bu da insan-merkezciliğin, insan-üstünlükçülüğünün ve insan-hayvan ikiliğinin eleştirisi adına yapılıyor. Ama, Donna Haraway gibiler tarafından, özneliğin insan harici hayvanlara genişletilmesi, daha önce yalnızca insanın özne olduğu ileri sürülerek savunulan şeyin; insanın hayvanları kullanabileceğinin, hayvanlardan yararlanabileceğinin gerekçelendirilmesinde, meşrulaştırılmasında kullanılıyor. Hatta insanların hayvanlardan yararlanmasını tahakküm, sömürü, istismar gibi terimlerle tanımlamanın, hayvanların özneliğini reddetmek, onları tamamen edilgen varlıklar saymak ve bu şekilde insan-üstünlükçülüğünü yeniden üretmek anlamına geldiği ileri sürülüyor. Ben ise burada insanın egemenliğinin, eleştiriliyor ve karşı çıkılıyormuş gibi yapılarak meşrulaştırılmasını görüyorum. Burada söz konusu olan eleştiri ile bir insanı kandırarak, manipüle ederek, rızasını inşa ederek bir şeye ikna etmenin eleştirilmesini o insanın özneliğini yadsımak ve paternalizm olarak nitelemek arasında bir fark görmüyorum. Bana kalırsa, hayvanların özneliğinin kabulü üzerinden savunulan onlardan tahakkümcü olmayan, sömürü ve istismar anlamına gelmeyen biçimlerde yararlanabileceğimiz iddiası, refahçılığın özgürlükçü renklere boyanmış bir biçimi. Hayvan-insan hiyerarşine karşı çıkıyormuş gibi gibi göründüğü için ise, aslında insan tahakküm ve sömürüsünün bir gerekçelendirilmesi olduğunun bilhassa vurgulanması gerektiğini düşünüyorum.