Tamam, Hayvanları Öldürmek ve Sömürmek Yanlış Ama Hayvancılıktan Başka Geçim Kaynağı Olmayan Yoksul Köylü de Mi Hayvancılık Yapmasın?

“Tamam,” deniyor, “hayvanları öldürmek ve sömürmek yanlış ama hayvancılıktan başka geçim kaynağı olmayan yoksul köylü de mi hayvancılık yapmasın?” Acaba hayvancılığa topyekûn karşı çıkmak ayrıcalıklı bir konuma sahip olmamızdan mı ileri geliyor? Konuya “kesişimsel” bir şekilde bakmamız gerekmiyor mu? Ayrıcalıklara karşı imiş gibi görünen bu düşünce şekli, aslında insanın hayvanlar karşısındaki ayrıcalıklı konumunu, onun hayvanlar üzerindeki egemenliğini meşru saymaktan kaynaklanıyor. Ayrıcalıklardan bahsedilirken sadece insanların başka insanlar karşısında sahip oldukları ayrıcalıklardan bahsediliyor ama en fazla ezilen, baskılanan, sömürülen insan kesimlerinin dahi insan harici hayvanlar üzerindeki egemen konumları göz ardı ediliyor. HAYIR, başka geçim geçim kaynağı olmayan yoksul köylü de hayvancılık yapmayacak. “Tamam, hakkı ve özgürlüğü için mücadele etmekte olan ezilen ve baskılanan insanları öldürmek, onlara işkence etmek yanlış ama başka geçim kaynağı bulunmayan insanlar da mı asker, polis olmasın?” diye sormadığımız gibi “Hayvancılıktan başka geçim kaynağı olmayan yoksul köylü de mi hayvancılık yapmasın?” sorusunu da sormayacağız. Hayvanların özgürlüğünü savunuyorsak; savunduğumuz, hayvanların mal ve kaynak konumunun topyekûn ilgası, dolayısıyla her türlü hayvancılığın ilgası olacak. Kapitalist çiftçinin yaptığı hayvancılığın da, yoksul köylünün yaptığı hayvancılığın da. İnsan köleliği, insanlara dair katliam ve işkence herhangi bir koşulda meşru kabul edilebilecek bir geçim kaynağı olmadığı gibi, katliam ve kölelik anlamına gelen hayvancılık da değildir.